26 Kasım 2014 Çarşamba

Başlıycam gribine de...

Gönderen Unknown zaman: 18:47 0 yorum

Evet hayat yine bize EN GÜÇLÜ ELİNİ UZATTI! 



Ah. Ben istemez miyim size sonbaharın sofistike havasından bahsedeyim, yeni trendleri sizler için gözden geçireyim, renklerin özelliklerini, burç yorumlarını tartışalım, komiklikler, şakalar yapalım... 
Mamafih.
Yahu ÖLÜYORUZ!
Şimdi memleketten her dönüşümüzde bavullar annelerimiz, teyzelerimiz, anneannelerimiz tarafından yapılmış  yaprak, biber, mısır, salça vs. konserveleriyle dolu oluyor; ev halkından biri de bayram tatilinde babaannesine uğramış. Kadıncağız sağolsun ölümcül bir gribe yakalanmış bizim için, arkadaşımızla bol bol virüs göndermiş. 
Ciğerlerimiz ötüyor çocuklar! Gözlerimizin irisleri kırmızıya döndü, sümüklerimiz şebeke suyu, gülmeye çalışırken 5 dakika kadar tıkanıp vefat ediyoruz, tabii bir de ağzımızdan nefes almaya çalışırken kontrol edilemeyen "Ay ağzımın suyu aktı!" 

Pintilik edip limonu, balı, karabiberi az aldık. Hepsi bitti. Domates çorbasının üstüne kaşar rendeleyip iyileşmeye çalışıyoruz. Petekleri de kar yağmadan açmayalım dedik, malum 15 günde 25 lira su faturası gelmiş, 6 gün de gecikmiş; yemeyip içmeyip fatura mı ödeyeceğiz bi de... Biz yemedik DEVLET Mİ YESİN !

5-6 gün önce televizyonumuz bozuldu. Nur Yerlitaş'ı piksel piksel internetten takip ediyoruz. Mutfağımızda şekerliğimizi yuva yapan karınca ırkı sebebiyle KOSKOCA KAVANOZU ÇÖPE ATMIŞTIK. Sanırım o ırktan bir tanesi canlı kalmış, yememiş içmemiş, arkadaşlarını toplamış, çocuk yapmış bir sürü. Gelip mutfağa saldırdılar ve mutfak kalesi düştü! 
Bu gece Vita ve ben tüm bu sebeplerden "Ya eve çıktığımız için ben çok pişmanım!" cümlesini kurup zılgıt çekerken Mavi banyoda saçını saç kurutma makinesine doluyor ve çığlık atıyordu.
Ondan aldığım gazla uzun ocak çakmağını burnuma sokup intihar edecektim ki yine Mavi "Onun gazı bitiyor be, boşver şimdi..." diyerek bütün hevesimi kaçırdı. Gazı bitmesin yeni çakmak lazım olmasındı..
Genelden özele bir geçiş yapalım.
Çünkü tüm bunlar yetmedi.

Ben değil "Bİ ARKADAŞIMM" bu ay sevgilisinin doğum günü diye Büyükada'da otelli, bisikletli, şaraplı bir haftasonu tatili ayarlamış ve bu tatil ona 400 küsur TL'ye patlamış.

Evin kirasında payına düşen kısmı ödemenin yollarını da kara kara düşünür olmuş.
Ben değil, Bİ ARKADAŞIM. Tabii içime çok dert oldu; salaktır, hırttır ama kendim gibi severim mübareği.
Sözün özü "bu yazıyı o arkadaşa bir yardım elinizi uzatın diye yazdım" demek ve irtibat numarasını buralarda çarşaf çarşaf paylaşmak içimden çok gelse de HAYIR. YA-PA-MAM!
Zira biz... acıyı bali eylemişiz be çocuklar; sıkıntı yok.
(Allah kahretmesin. Ne bok yersem yiyeyim.)

18 Eylül 2014 Perşembe

Ev Hayatından Ne Umdunuz Ne Bulursunuz?

Gönderen Unknown zaman: 11:55 0 yorum
Merhabaalar...

Bugün üstünde durmamız gereken ilk şeyin -ki kadın ırkına mensup bir birey olarak- hayaller olduğunu düşündüm. 

Hepimiz tatlış hayaller kurarız çünkü. 

Kimi Alain Delon gibi bir sevgilinin, kimi fiyakalı bir üniversitede fiyakalı bir bölümün, kimi orijinal Gucci bir çantanın, kimi binlerce liranın, kimi finalde Brütüs'e dönüşmeyen bir dostun, kimisi beleş bir Kore tatilinin, kimisi de üniversitede en yakın arkadaşlarıyla Amerikanvari bir ev hayatının hayallerini kurar. 


Ve genelde İbrahim Erkal gibi bir sevgilin, Erzurum'da gazetecilik bölümün, çakma Michael Kors'un, devlet bursun, sırtında sıra sıra hançerlerin ve maksimum lisede okulla gittiğin Anıtkabir ziyaretin olur. 

Bil ki Hollywood etkisiyle planlanan o hayatının Samanyolu kanalında haftalık yayınlanan bir diziden farkı olmayacak. 
Gerçekler acıttı değil mi? 
 Susmayacağım. 
En sonuna en çok tepetaklak eden üniversitede ev hayalini sakladım. Yazının asıl amacı zaten bu.

Evet dostlar, yemedim içmediiim,

 ilk iş olarak sizlere üniversitede eve çıkmaya niyetlendiğinizde umduğunuzu değil, bulacağınız  şeyleri maddeledim. 
simdi az açılın.

1- En geç yarın açılır denilen elektrik ve su 1 haftadan önce gelmez.


2-Mantı bile açar gözüyle baktığın ev arkadaşlarından birisi mutlaka Dünya'nın en sakar insanı olur,yıkar, kırar, koşar koşar kızgın yağın üstüne su döker ve kendini "Ben sakarlığı seçmedim, sakarlık beni seçmiş" gibi saçmalıklarla savunmaya çalışır.

3-"Amaaaan 3 kişinin bulaşığından ne olacak" diyorsun ya, o bulaşık asla bitmez. 


4-Anneler temizledi diye ev pırıl pırıl olmaz. Ay şurada şu var, burada bu kalmış der ve bütün evi en başından temizlersiniz.


5-En fazla 2 gün sürer sanılan temizlik 3. haftaya sarkar.


6-Fasulye annenin tarif ettiği gibi yirmi dakikada değil bir saat yirmi dakikada pişer. Ve sen bunu kestirene kadar bir arkadaşınız mide kanserinden vefat etmiş olur.


7-"Bunu kesin almamız lazım" dediğiniz hiçbir şeyi almazsınız.


8-"Çamaşır makinemiz olacak çamaşırlarımızı mis gibi yıkarız" dersiniz ama pis çamaşırlarınız sonunda poşetin birinde çürür.


9-Her işinize koşan ev sahibinizin oğlu asla yakışıklı olmaz.


10-Komşularınız çılgın partiler yapıp kapınızın altından davetiyeler atan, hoşgeldin demek için ellerinde kekler börekler olan insanlar değil, gece gündüz çatlak sesiyle "Seeevgiieee!" diye böğüren menapozlu teyzeler olur.


11-Pilav ya suyunu çekmez, ya fazla yağlı olur, ya dibi tutar, ya da çiğ kalır. İhtimaller bu kadar.


12-Evdeki örümcek soyu asla tükenmez. Tükendi sandığınız anda kendinizi avcunuz kadar bir örümceğin peşinde terliklerle elektrik süpürgeleriyle çığlık çığlığa koşarken bulursunuz.


13-Yağmurlarda mutfak su alır.


14-Halılarınızdan birisi mutlaka halılarınızı yıkayan firma tarafından araklanır. 


15-Gündüzleri mahallenizde yumuş yumuş kestiren kedileriniz geceleri çığlık çığlığa birbirini yer, uyutmaz. "Bu mahallede hayaletler mi dolaşıyor acaba?" soruları dillenir.


16-Ellerinizde kahveler, kıçınızda pijamalarla salona yayılıp sabahlara kadar sohbet etmek bir yana, salonda buluştuğunuz yegane an "İnternet kesildi kızlar yaa dizim yarım kaldı, noluuuyor?" anıdır.


17-Her sabah atmayı unuttuğunuz çöp poşetinden (kovasından demiyorum bakın) yayılan pis koku sebebiyle zehirlenmeniz an meselesidir. 

.......................

Devamı gelir, mutlaka devamı vardır. Mutlaka devamı gelir. Fakat ben yorgunum.

Özetle önceki hayatınızda bordo bereli değilseniz, ağlamaya, yılmaya, yıkılmaya meğilliyseniz ya efendi gibi dizinizi kırın münasip bir kısmet bularak çoluk çocuğa karışın ya da sizin için cemaat yurdu, okul yurdu gibi illetlik seçenekler var. 
Yurt konusunu da uzun uzadıya konuşalım bir ara.
Şimdi, hasta la vista!

17 Eylül 2014 Çarşamba

Merhabalı Sorunsalım

Gönderen Unknown zaman: 15:23 0 yorum
Yeryüzünde mantıklı bir cevaba ihtiyacı olan çok fazla başıboş soru dolaşıyor a dostlar. Peki nerede bu mantıklı cevaplar? Tabii buradan bakarak göremeyiz, zaten ben de Soktares'lik taslamak için henüz çok gencim. Sadece şu cevaplardan bir tanesine çok acil ihtiyacım var,  ucundan tutuverin de bir voltran mı oluşturacağız artık, elele tutuşup SELENA'yı mı çağıracağız; yapalım. Özetle felsefeden nefret ederim, benimki yalnızca kişisel bir ihtiyaç.
Soru geliyor.
Oo la la...

Neden istediğin bir şey istediğin zaman/yerde/şekilde diğer insanların şappadanak halledebildiği şekilde hallolamaz da o şey için son ana kadar sürünmek zorunda kalırsın?

Bu arada sen de o diğer şappadanak insanlardansan, en kuvvetli teorime göre ben üvey kulum.
Hani ciddi bir ortamda çişin gelir de kaçamazsın, gidemezsin; 2 saat ucunda tutarsın onu, kaçırmamak için girdiğin vaziyetlerden ötürü şakaklarından doğru şıpır şıpır terlersin. İşte o his.
Hayatta ne zaman bir işe kalkışsam ve özellikle şu son 2 hafta içinde kaç 2 saat varsa hepsinde o hisle kavrulayazdım. Salt bu sorudan ötürü.
Sadece binlerce üniversite öğrencisinin yaptığı gibi ben de 2 yakın arkadaşımla eve çıkmak, bir düzen kurmak istedim. Mamafih.
Allahım o gider borularımız mı patlamadı da Yeditepe Üniversitesi rektörlüğünde çişledik kakaladık, içimizde biriktirmeye çalışıp çalışıp mide bulantılarından mı kıvranmadık,E5'te akbilsiz eskort kızlar gibi kala mı kalmadık, 5 derece suyla duş mu almadık, domatesin tadına hasret mi kalmadık, örümceklere bıçak mı çekmedik, kahve fincanlarından şamdan mı yapmadık, pislikten birbirimizin üstüne mi kusmadık, doğalgazımız yok sanıp 14 günde 3 bin liralık hazır yemek mi yemedik... Efendime söyliyim, cafelere bahçelere 5li priz başlığıyla gittik ve telefonları 4 koldan bağladık da hesabı ödemeye kalkışınca "Bayanlar siz harcadığınız elektriğin parasını ödeyin, çaylar bizden olsun." mi denilmedi... bu kulaklar neler duydu...
Daha fazla devam edemeyeceğim.
Bir ara uzun uzadıya anlatırım, üşenmezsem.
Bir ara nasıl bir evde, nasıl bir mahalledeyiz, nasıl bir deli kazanındayız onu da anlatırım, hiç üşenmezsem.
Bu bir "merhaba" yazısıydı. Ev maceramız hüsranla başladı, Allah darısını bu bloğun başına vermesin.
Bir işi şappadanak nasıl yaparız, kesin bir çözümünüz ve bize almak istediğiniz ve/veya isteyeceğiniz ev hediyeleriniz varsa benimle tabii ki iletişime geçiniz. Düşünmeye çöp kutusunun renginden başlayın.
Öpücük.

 

Bodrumkatı Official Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review